بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Ahir Zaman Şeyhleri (Ahmed Yesevi)


Durmaz keramet satar
Ahir zaman şeyhleri
Her gün battıkça batar,
Ahir zaman şeyhleri

Farzı geriye atar,
Nafile oruç tutar,
Dini paraya satar,
Ahir zaman şeyhleri

Beline kuşak bağlar,
Sözleri yürek dağlar
Para toplarken ağlar,
Ahir zaman şeyhleri

Ağlaması göz boyar,
Her gün ayağı kayar,
Kendini adam sayar,
Ahir zaman şeyhleri

Başına sarık sarar,
Kendine mürit arar,
İlmi yok neye yarar,
Ahir zaman şeyhleri

Dünyaya kucak açar,
Zoru görünce kaçar,
Her yere küfür saçar,
Ahir zaman şeyhleri

Şeyhlik ulu bir iştir,
Hakka doğru gidiştir
Yaklaşılmaz ateştir,
Ahir zaman şeyhleri

Salih şeyhler nerdedir,
Kötüler her yerdedir,
Hak yoluna perdedir,
Ahir zaman şeyhleri

Ahmet Yesevi

Riyakarlar, Allah'ın Düşmanları ve Müslümanlar

Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla;

Hamd alemleri yaratıp, düzenleyen Allah'a olsun,
Allah'ın selamı ve rahmeti sevgili peygamberimiz Muhammet Mustafa'nın ve ümmetinin üzerine olsun,

Selâmün aleyküm sevgili kardeşim,
Giriş kısmını çok fazla uzatmadan konuya girmek istiyorum. Bu yazımda Müslümanların, İslam riyakarları ve Allah'ın düşmanlarının genel özelliklerinden bahsedeceğim. Umarım insanların ne olduğunu anlamanıza yardımcı olur.

Elhamdülillah tüm dünya'da İslam'ın şaha kalktığı ve git gide yaygınlaştığı bir dönemden geçiyoruz. Ülkemizde de İslam her geçen gün yaygınlaşıyor ve cahil halkın yerini İslam ile şuur kazanmış bir halk alıyor.

riyakar


Bu durum tüm dünya da olduğu gibi ülkemizde de iki radikal grubun ortaya çıkmasına sebep oluyor.

  1. İslam'ın yükselişini kullanarak menfaat elde etmek isteyenler,
  2. İslam'ın yükselişinden rahatsız olarak gizli ve ya açıkça Allah ile savaşanlar,
Bu iki grubunda Müslüman olmadığı kesindir. Ülke ve bölgemizde birinci grubun çoğunluğunu İŞİD, Gülen Cemaati, İran Şiası ve bunların türevleri oluşturur. İkinci gruptakiler ise ülkemizde genellikle Kemalizm ve Laik başlığı altında toplanmaktadır.

Riyakarların Genel Özellikleri;

Bu grubun insanları menfaatlerini ilah edinmiştir, kendileri durumun farkında olsa da hırslarına yenilirler.
  1. Para, kadın veya farklı menfaatleri için insanların dini duygularını istismar etmekten çekinmez,
  2. Farz olmayan ibadetleri özellikle toplum önünde yapmaya çalışır,
  3. Allah'ın ismini dilinden düşürmez, aklına ve gönlüne ise hiçbir zaman almaz,
  4. Menfaatleri uğruna Müslümanları birbirine düşürmekten kaçınmaz,
  5. Menfaatlerine dokunan babası olsa tanımaz,
  6. Din konusunda cahil kalmış halkı hedef noktasına koyarlar,
  7. Kendileri gibi olan hocaları referans alırlar,
  8. Rol yapma yetenekleri inanılmaz derecede iyidir,
  9. Hiç düşünmeden yalan söyler, çok konuşur ancak dersine iyi çalıştığı için boş konuşmaz,

Allah'ın Düşmanlarının Genel Özellikleri;

Bu grubun insanları çoğunlukla farkında olmadan kendisini ilah edinmiştir, ancak hiçbir zaman farkına varmamıştır ve varamayacaktır.
  1. Kuran'a kendi kafalarına göre meal verir, meali kendilerine göre yorumlarlar veya kelimelerin yerlerini değiştirir anlamını çarpıtırlar,
  2. Namaz, Oruç, Zekatın ne olduğunu bile tam olarak bilmezler ve genellikle halkın önünde namazı yanlış kılarak veya basit dini bilgilerde yanlışlar yaparak rezil olurlar,
  3. Her fırsatta İslam'a, Kuran'a veya peygamberin uygulamalarına dil uzatırlar,
  4. Dini en iyi bileni; Şeriat ve peygamberin sözlerinin düşmanıdır,
  5. Zina gibi büyük yasakların kelime anlamlarını çarptırarak pislikleri temizlemeye çalışırlar,
  6. Ara sıra Müslümanlara sataşır ve Müslümanların yaptığı işleri gereksiz veya saçma bulurlar,
  7. Kendilerini Müslüman sanarlar, zaten kendi yorumladıkları Kuran'a göre yaşamaktadırlar,
  8. Şeriat dediğin zaman ödleri patlar ve şeriatın Allah'ın kanunu olduğunu kabul etmezler,
  9. Bu gruptaki hocalara hadis-i şerif dediğin zaman elleri ayakları bir birine dolaşır, öfkeden kudurur.
  10. Bu gruptaki insanlarda kendileri gibi olan hocaların sözlerini kullanarak İslam ile savaşmaya çalışırlar,
  11. Ben buldum demeyi çok severler, onlara göre fikirlerinin hepsi tamamen kendilerine aittir,
  12. Okullarda ve ya ailelerinden duydukları yalan ve uydurmalar ile bir ömür tüketirler ve yanlış bildiklerini de hiçbir zaman kabul etmezler,
  13. Kendilerini medeni, zeki ve görgülü olarak tanımlasalar da aslında bu durumda kendilerini Müslüman sanmaları gibidir.
  14. Yalan söylerken, en fazla bir kez düşünür, ikinci kez düşünmeden yalanı söyler. Çok ve boş konuşur.

Müslümanların Genel Özellikleri;

  1. Kuran'a canları gibi bağlıdırlar, kelimelerin yerlerini değiştirip anlamları çarpıtmazlar,
  2. Genelde sıkılgan ve çekingendirler,
  3. Yalan ve fazla konuşmamaya özen gösterirler,
  4. Farz haricinde ki ibadetlerini toplum içinde yaptıkları neredeyse hiç görülmez,
  5. Akıllarından Allah'ı hiç çıkarmazlar, dillerinden de Allah'ı sıklıkla anarlar,
  6. Yaptıkları her işte Allah'ın hakkını gözetirler,
  7. Kendilerini halka beğendirmek gibi niyetleri yoktur, onları Allah beğense yeterlidir,
  8. Paraya, kadına ve diğer menfaatlere değer vermezler,
  9. Yaptıkları her işi Allah için yaparlar,
  10. İnsanları, hayvanları ve tabiatı olduğu gibi severler, değiştirmeye çalışmazlar,
  11. Her işte kendilerini Allah'a teslim ederler.

Allah'ın düşmanları ve riyakarların ortak özellikleri de vardır;

  1. Saf Müslümanları hedef noktasına koyarlar,
  2. Başka yerlerde Allah ismi ağızlarından çok zor çıksa da Müslümanların yanında her işlerine Allah'ı karıştırırlar,
  3. Özellikle ticaret ve dünyalık menfaatlerde Müslümanları aldatmaya çalışırlar,
  4. Haram, helal ayrımı yapmadan ellerine geçen her şeyi fırsata çevirmeye çalışırlar,
  5. Hemen her konuda her şeyi bildiklerini sanırlar, bilmedikleri konularda da atıp tutarlar,
  6. Bir haksızlığa uğradıklarını düşünürlerse; yargılamayı kendileri yapar ve mutlaka karşıyı haksız bulurlar,
  7. Kimin neyi hak ettiğini, neyi hak etmediğini kendilerinin bildiğini iddia ederler,
  8. Bencilliğin zirvesini yaşarlar ancak farkında değillerdir,
  9. Ukala, çok bilmişlerdir, onların aklına sığmayan bir şey asla doğru olamaz,
  10. Sıkıştıkları sırada sesini yükselterek haklı çıkmaya çalışırlar,
  11. Kendileri gibi düşünmeyenleri cahil, koyun demeyi çok severler,
  12. Kendilerini diğer insanlardan üstün görür ve kimsenin bilmediğini bildiğini sanırlar.
Siz hangi gruba girdiğinizi kendiniz seçin ama unutmayın ancak kendinizi kandırırsınız! :)
Diğer bir yazıda buluşmak üzere, Allah'a emanet olun.
Selâmün aleyküm

Müteşabih ayetlerin anlamları nelerdir?

Selamün aleyküm,
Hamd alemleri yaratan ve düzenleyen Allah'a, selam sevgili peygamberimiz Muhammed Mustafa'nın, ailesinin, ashabının ve tüm Müslümanların üzerine olsun.

Sevgili kardeşlerim, son günlerde özellikle Kuran'da geçen Elif, Lam, Mim gibi sadece harflerden oluşan ayetlerin anlamları hakkında bir çok kişinin lüzumlu lüzumsuz konuştuğuna şahit olmuşsunuzdur. Bu konuşmalara gündelik çevremde de şahit olunca artık bu hususta kısa bir yazı yazma ihtiyacını iyiden iyiye hissettim.

elif, lam, mim


Burada ki temel nokta şu ki özellikle son zamanlarda insanlar yorum yapmayı ve yaptıkları bu yorumları doğru kabul etme eğilimine girmiş durumda. Yaşamlarında yaptıkları yorumlar elbette bizi ilgilendirmiyor. Ancak kendi yaşamları için yaptıklarına benzer yorumları din ve Kuran adına da yapılması sadece beni değil, Müslümanların tümünü ilgilendiriyor.

Kuran'ı kendi akılları ile yorumlamaya çalışanların takıldıkları en büyük nokta müteşabih denilen anlamları gizlenmiş olan ayetlerdir. Bu ayetler bir çok surenin başında veya ortasında geçmekte ve Kuran'ı kendi kafasına göre yorumlayanları adeta avlamaktadır. Bu ayetler için tarih boyunca insanlar pek çok anlamlar çıkarmıştır. Günümüzde de çıkarmakta ve gelecekte de çıkaracaktır.

Özellikle bazı ilahiyatçılarımızın bu tuzağa sık sık düştüğüne şahit olmak ise son derece üzücüdür. Günümüz ilahiyatçıları bu ayetlere genellikle "Allah toplum içerisinde dikkat çekmek için böyle ayetler indirmiş, bunların bir manası yoktur!" diyerek bilerek veya bilmeyerek haşa "Allah saçmalamıştır!" demiş oluyorlar.

Kimi ise bu ayetlere Arap alfabesine sayısal değerler vererek (ebced) ile anlamlandırmaya çalışmaktadır. Bu da İslami olmadığı gibi, bu yöntem ile elde edilen sonuçlar genellikle hüsrandan başka bir şey değildir.

Bu ayetlerin anlamını anlamak için veya bunların amacını öğrenmek için sağlam hadislere de gerek yoktur. Zira Allah, yine Kuran içerisinde bu mesele hakkında bir ayet buyurmuş ve bu ayetleri açıklamıştır.

Al-i İmran Suresinin 7. ayetinde şöyle buyurulmaktadır;

هُوَ الَّذِيَ أَنزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُّحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ فَأَمَّا الَّذِينَ في قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاء الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاء تَأْوِيلِهِ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلاَّ اللّهُ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِّنْ عِندِ رَبِّنَا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الألْبَابِ

Bu ayetin meali ise şu şekildedir;
O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.

Yazıma burada son verirken, hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyor, Allah'a emanet ediyorum.

Hanedan-ı Abraham

Adem peygamberden Nuh peygambere, Nuh peygamberden İbrahim peygamber ve hanedanının soy ağacının bilinmediği ve bu konu da eksiklik olduğunu görünce bunları toplamak istedim. Musa, İsa ve Muhammed peygambere uzanan uzun bir secere var.

Adem Havva ile birlikte oldu. Üç erkek evlatları oldu. İsimlerine Kayin, Evel ve Seth dedi.

Kayin Evel'i öldürdü ve Adem'den uzaklaşıp kaçtı. Kayin'den Enoh, Enoh'tan İrad, İrad'dan Mehuyael, Mehuyael'den Metuşael, Metuşael'den Lameh oldu.

Lameh Adah ile evlendi. Adah Lameh'e iki evlat verdi. İsimleri Yaval ve Yuval oldu. Lameh Tsillah ile evlendi ve Tsillah iki çocuk doğurdu. İsimleri Tuval-Kayin, Naamah oldu.

Seth'den Enoş, Enoş'tan Kenan, Kenan'dan Mahalalel, Mahalalel'den Yared, Yared'den Enoh, Enoh'tan Metuselah, Metuselah'tan Lameh, Lameh'ten Nuh oldu.

Nuh üç erkek evlat edindi. İsimlerini Sam, Ham ve Yafes koydu.

Nuh'un oğlu Ham'ın dört çocuğu oldu. İsimlerini Kuş, Misrayim, Put, Kenan koydu.

Kenan'dan Sidon oldu.

Kuş'un altı çocuğu oldu. İsimlerini Seva, Havila, Savta, Raama, Sevteka, Nimrod koydu.

Raama'dan Şeva ve Dedan oldu.

Ham, Afrika bölgesine yerleşmiş, Mısırlıların ve diğer afrika halklarının atası olmuştur.

Nuh'un oğlu Yafes'in 7 çocuğu oldu. İsimlerini Gomer, Magog, Meday, Yavan, Tuval, Meşek, Tiras koydu.

Gomer'in üç çocuğu oldu. İsimlerini Aşkenaz, Rifat, Togarma koydu.

Yavan'ın dört çocuğu oldu. İsimlerine Elişa, Tarşiş, Kitim, Dodanim dedi.

Yafes; Macarların, İranlıların, Yunanların, İtalyanların, İspanyolların, Ermenilerin ve Türklerin atası oldu.

Nuh'un oğlu Sam 5 evlat edindi. İsimlerini Elam, Asur, Arpakşat, Lud, Aram koydu.

Aram'ın dört çocuğu oldu. İsimlerini Uz, Hul, Geter, Meşeh koydu.

Arpakşat'dan Şelah oldu.

Şelah iki evlat edindi.İsimleri Ever ve Hacer oldu.

Ever iki evlat edindi. İsimlerini Peleg ve Yoktan koydu.

Yoktan'ın 13 çocuğu oldu. İsimlerini Almodat, Eval, Şelef, Avimael, Hasarmavet, Şeva, Yerah, Ofir, Hadoram, Havila, Uzal, Yovav, Dikla koydu.

Peleg'den Reu, Reu'dan Seruk, Seruk'tan Nahor, Nahor'dan Terah oldu.

Halk Terah'a Azer dedi.

Azer Amathlaah ile evlendi, üç çocuğu oldu. İsimlerini Nahor, Haran, Abraham koydu.

Allah, Abraham ismini beğenmedi ve onun ismini İbrahim koydu.

Haran 4 çocuk edindi. İsimlerine Milka, Yiska, Lut, Sara dedi.

Nahor Reuma ile evlendi. Reuma, Nahor'a dört evlat verdi. İsimlerine Teva, Tahaş, Gaham, Maaha dedi. Nahor Milka ile de evlendi. Milka, Nahor'a 8 çocuk doğurdu. İsimlerine Uz, Buz, Kemuel, Kesed, Hazo, Pildaş, Yidlaf, Betuel dedi.

Kemuel'den Aram oldu.

Betuel'den Rebeka ve Lavan oldu.

Nuh'un oğlu Sam Arapların ve Yahudilerin atası oldu.

İbrahim kardeşi Haran'ın kızı Sara'yı kendisine eş olarak aldı. Sara kısırdı ve İbrahim'de soyunu devam ettirecek bir erkek çocuk istiyordu. Sara çocuk doğurmaktan ümidini kesince hizmetçisi Hacer'i İbrahime hediye etti. İbrahim Hacer'den bir erkek evlat edindi adını İsmail koydu. İbrahim daha sonra Ketura ile birlikte oldu ve bir çok erkek evlat edindi. İsimlerini; Midyan, Zimran, Yişbak, Şua, Medan koydu. Sara'da İbrahim'e bir erkek evlat doğurdu ve adını İshak koydu. İshak doğunca, İbrahim diğer çocuklarını kendinden uzaklaştırdı. İsmail'i doğuya götürdü, diğer çocuklarını da batıya götürdü, İshak'ı da Kenan'da yanında tuttu.

İsmail evlilik çağına gelince annesi Hacer ona kendi memleketinden bir kadın aldı. İsmail'in 12 erkek çocuğu oldu. İsimlerine Nebeioth, Hadad, Adbeel, Jetur, Dumah, Tema, Kedar, Naphish, Mishma, Massa, Mibsam, Kademah dedi. İsmail'in birde kızı oldu adını Basemath koydu.

Yokşan evlendi ve iki çocuk edindi. İsimlerini Şeva ve Dedan koydu.

Midyan evlendi ve beş çocuk edindi. İsimlerini Efa, Efer, Hanok, Avida, Eldaa koydu.

İshak evlilik çağına gelince İbrahim, Betuel'in kızı Rebeka'yı İshak'a eş aldı. Rebeka İshak'a ikiz doğurdu. Büyüğe Esav, küçüğüne Yakub dedi.


İbrahim ölünce İshak haberci gönderdi ve ağabeyi İsmail ile birlikte babalarını Kenan ilinde gömdüler. İsmail kendi krallığına döndü, İshak ise İbrahim'in mülklerine hükümdar oldu.

Esav evlenme çağına gelince İshak ona, ağabeyi İsmail'in kızı Basemath'ı eş olarak aldı. Bir erkek evlat edindi, adına Eliphaz dedi.

Yakub'da dayısının kızı Rahel'e aşık oldu. Rahel ve ablası Lea ile evlendi. Lea Yakub'a 6 erkek evlat doğurdu. İsimlerine Reuben, Şimon, Levi, Yehuda, İssakar, Zebulun dedi. Birde kız doğurdu. Kızına Dina adını verdi.
Rahel hizmetçisi Bila'yı Yakub'a hediye etti. Bila Yakub'a iki erkek doğurdu. İsimlerine Dan ve Naftali dedi.
Lea hizmetçisi Zilpa'yı Yakub'a hediye etti. Zilpa Yakub'a iki erkek doğurdu. İsimlerine Gad ve Aşer dedi.
Yakub, Rahel'den de iki erkek evlat edindi. Büyüğe Yosef, küçüğe Benyamin dedi.

Allah Yakub'un ismini beğenmedi ve ona İsrail dedi.

İsrail'in oğlu Reuben evlendi ve dört evlat edindi. İsimlerine Enoh, Palu, Hetsron, Karmi dedi. Palu evlendi ve bir evlat edindi. Adına Eliav dedi. Eliav evlendi ve üç evlat edindi adlarına Nemuel, Datan, Aviram dedi. Karmi'de evlendi ve bir evlat edindi. Adına Ahar dedi.

İsrail'in oğlu Dan evlendi, bir evlat edindi, adına Huşim dedi.

İsrail'in oğlu Naftali evlendi, dört evlat edindi. İsimlerine Yahtseel, Guni, Yetser, Şilem dedi.

İsrail'in oğlu Şimon evlendi, altı evlat edindi. İsimlerine Yemuel, Yamin, Ohad, Yakin, Sohar, Şaul dedi.

İsrail'in oğlu İssakar evlendi, dört çocuk edindi. İsimlerine Tola, Puva, Yov, Şimron dedi. Tola evlendi, altı evlat edindi. İsimlerine Uzi, Refaya, Yeriel, Yahmay, Yivsam, Şemuel dedi. Uzi'den İzrahiya oldu. İzrahiya evlendi, dört çocuk edindi. İsimlerine Mihael, Ovadya, Yoel, Işiya dedi.

İsrail'in oğlu Zevulun evlendi, üç çocuk edindi. İsimlerine Sered, Elon, Yahleel dedi. Elon'dan Eliyav oldu.

İsrail'in oğlu Benyamin evlendi ve üç evlat edin. İsimlerine Bela, Beker, Yadiael dedi. Bela evlendi ve beş çocuk edindi. İsimlerine Etsbon, Uzzi, Uziyel, Yerimot, Iyri dedi. Beker evlendi ve 9 evlat edindi. İsimlerine Zemira, Yoaş, Eliezer, Elyoenay, Omri, Yeremot, Aviya, Anatot, Alemet dedi. Yadiael'den Bilhan oldu. Bilhan evlendi ve yedi evlat edindi. İsimlerine Yeuş, Benyamin, Ehud, Kenaana, Zetan, Tarşiş, Ahişahar dedi.

İsrail'in oğlu Gad evlendi ve yedi evlat edindi. İsimlerine Sifyon, Hagi, Suni, Etsbon, Eri, Arodi, Areli dedi.

İsrail'in oğlu Aşer evlendi ve beş evlat edindi. İsimlerine Yimna, Yisva, Yisvi, Serah, Beriya dedi. Serah evlendi ve iki çocuk edindi. İsimlerine Yeter ve Ulla dedi. Ulla evlendi ve üç çocuk edindi. İsimlerine Arah, Haniel, Reziya dedi. Yeter'den Yefuna, Yefuna'dan Kalev oldu. Kalev evlendi ve üç çocuk edindi. İsimlerine Iru, Naam, Elah dedi. Elah'tan Kenaz oldu. Beriya evlendi ve iki çocuk edindi. İsimlerine Hever, Malhiel dedi. Malhiel'den Birzavit oldu. Hevel evlendi ve beş evlat edindi. İsimlerine Yaflet, Şomer, Hotam, Helem, Şua dedi. Yaflet evlendi ve üç çocuk edindi. İsimlerine Pasah, Aşvat, Bimhal dedi. Şomer evlendi ve dört çocuk edindi. İsimlerine Ahi, Rohga, Huba, Aram dedi. Helem evlendi ve dört çocuk edindi. İsimlerine Zofla, İmna, Şeleş, Amal dedi. Zofla evlendi ve 11 evlat edindi. İsimlerine Şua, Harnefer, Şual, Beri, İmra, Bezer, Hod, Şama, Şilşa, İtran, Beera dedi. İtran evlendi ve üç çocuk edindi. İsimlerine Yefuna, Pispa, Ara dedi.

İsrail'in oğlu Yosef, Mısırlı Potipherah'ın kızı Asenath ile evlendi. İki erkek evlat edindi. Birine Efrayim, diğerine Manaşşe dedi. Efrayim evlendi ve 5 çocuk edindi. İsimlerine Shuthelah, Elead, Beker, Tahan, Ezer dedi. Manaşşe evlendi ve iki evlat edindi. İsimlerine Machir, Asriel dedi.

İsrail'in oğlu Levi evlendi ve dört çocuk edindi. İsimlerine Gereşon, Yoheved, Kehat, Merari dedi.

İnsan ve İslam

Bismillahirrahmanirrahim,

Bu yazıda ki amacım İslam ve islamın insanlığa bakışını biraz daha açarak sizlere sunmaktır. İslam insana nasıl bakar ve ne yapmasını ister?

Bizim görüp, işite bildiğimiz mahluk türleri iki tanedir. İlki insan, ikincisi ise hayvanlardır. Biyoloji bilimi iki ayağı üzerinde dik bir şekilde yürüye bilen her canlıya insan dese de İslam açısından ve doğal olarak benim açımdan İnsanlığın tanımı bu değildir.

İnsanı hayvan ırklarından ayıran en önemli unsurlardan birisi hiç şüphesiz algoritmik düşünebilme yeteneği olsa da bu tek başına yeterli değildir. Çünkü maymun gibi bazı hayvan ırklarında da bunun olduğu sabittir. İnsan da hayvanların hiçbirinde olmayan en önemli özellik iyi ve kötüyü, çirkini ve güzeli ayırt edebilme kabiliyetidir. İslam dinide zaten bu yüzden hayvanların yaptıkları işlerden dolayı sorumlu olmayacağını söyler. Zira hayvanlar yaptığı işin kötümü iyimi olduğunun ayrımını yapamazlar, aynı şekilde ergenlik çağına girmemiş çocuklar ve akıl bari olmayanlar yaptıkları işlerden sorumlu tutulamaz. Kaldı ki bu nokta da modern yasalarda benimle aynı fikirdedir. Öyle ise insanı insan yapan etken iyi ile kötüyü ayırt etme kabiliyetidir. Bu kabiliyetini iyi işler yönünde harcayanlara ahlaklı adını veriyoruz.
İnsan olmak

 İnsanı hayvandan ayıran bir diğer özellik ise kendimize hakim olabilme ve vücudumuzun büyük bir bölümünü tamamen kontrol altında tutabiliyor olmamızdır. Buna ise irade diyoruz. Bizim aksimize hayvanlar akıllarına gelen her işi yapmaya çalışırlar. İnsan aklından geçenlerin iyimi kötümü olduğunun tahlilini yapabilecek kabiliyettedir. İşte İslamın sorgusu da bu konudadır. İslama göre insan akıl bari olduğu için yaptığı kötü işlerin cezasını çekecek iyi işlerinde mükafatını alacaktır.

(İman sahibi olduğunu göz önünde bulunarak yazıyorum. İnsanın akıl bari olması Allah’ı, iyi ve kötüyü ayırt ederek bulmasını gerektirir.  İnsanda ki bu iki yetenek darwinizmi çürütmeye de yeterli bir delil olsa bile İslamın ana kaynağı olan Kuran’da bunu doğrudan yalanlayan bir ayet yoktur.)

Bir canlı bunları yaparak ancak İnsan olmuş olur. İnsanlığın zirvesi (hidayet) ise yaratıcısını bulması ve ondan ayrılmaması ile mümkündür. Allah, akıl bari olan bizlere İnsanlığın zirvesinin yolunu göstermek için peygamberler göndermiş ve onların vasıtası ile milyonlarca insanı hidayete erdirmiş ve İnsanlığın zirvesine çıkarmıştır.

Allah’ın kitapları bu zirvenin haritası, peygamberleri bu yolun rehberleri, Müslümanlarda bu yolun yolcusudur. Müslümanlarda ki irade bu yolda uçurumdan düşmelerini önleyen bir bariyer görevi görmektedir.

İslamın şartları arasında bu söylediklerin yok diyebilirsiniz. Hemen onunda açıklamasını yapayım. Bende biliyorum ki İslamın şartı beş tanedir. İslamın şartlarının içinde de şartlar vardır.

1. Kelime-i Şehadet getirmek; bu yolda harita olarak Kuran’ı, hidayet rehberi olarak Muhammed’i seçtiğin anlamına gelir. Tam bir insan olmak için iradesini sonuna kadar kullanacağına söz vermiş olur ve insanlığın zirve noktasına kayıt yaptırmış olur. Selam Muhammed peygamberin ve ona tabi olanların üzerine olsun.

2. Namaz kılmak; Abdestsiz namaz olmayacağına göre abdestte islamın şartlarından olmuş olur. Ama 5 şart içinde sayılmaz.  Namazlar bu yoldaki dinlenme tesisleridir. Fatiha ve secde ise tesisteki dinlenme ve uykudur. Uykusuz yola devam eden yolda uyuklar gideceği yere varamaz.

3. Oruç tutmak; Oruç tutmak için su ile bile olsa sahur ve iftar şarttır. Öyle ise sahur ve iftar da 5 şart içinde sayılmasa da şarttır. Ramazan orucu yoldaki yemek vaktidir. Tutulan oruçlar bu yoldaki yemektir. Aç karınla bu yola devam etmeye çalışan yolda ölür.

4. Zekat vermek; Zekat vermek ise bu yoldaki insanların birbirlerine kenetlenmesi ve düşen kimse olmadan gidilen yere varılmasını sağlar. Parası olan olmayana dayanması için maddi destek verir. Kendisi de parasız kalırsa kardeşleri de ona yardım eder. Böylece dünyanın zorluklarını kenetlenerek atlatmış olurlar.

5. Hacca gitmek; Hacca gitmek ise imkan bulan için bu zirveye dikeceği bayrağı hazırlamasıdır.

Kuran-i Kerimde her Müslümanın yapması gereken (zorunlu olan) 72 iş vardır. Bunlardan bir çoğu ahlak ile alakalıdır. Üzerine vurgulananlar ise ibadet türünde olanlardır. İslam alimleri ise ibadetlerin kapsadığı zorunlu şeyleri onlarla birlikte gördükleri gibi tek maddede birleştirmişlerdir. Namazda abdest, tekbir, kıyam, rüku, secde gibi şeyleri ayrı ayrı saymak yerine namaz kılmak demiştir. Aynı şekilde Kuran’da ahlaki değerlere temas eden şeyleri de Kelime-i Şehadet şartının içinde görmüşlerdir.

Burada belirtmek istediğim bir şey daha var. Bir vakit namazı kaçıran kişi nasıl dinden çıkmıyor ise yalan söyleyen, hırsızlık yapanda dinden çıkmış olmuyor. Yeter ki yaptığı şeyi doğru görmesin. Yaptığı şeyi doğru görürse Kelime-i Şehadet ederken verdiği sözü bozmuş olur.

Allah'a emanet olun! Selamün aleyküm.

Namaz var, Namaz var!

Selamunaleyküm,

Namaz var gafil kılar, namaz var mümin kılar! diyerek bu makaleme başlamak istiyorum. Asıl maksadım bir Müslüman niçin ve ne şekilde namaz kılar, her insanın kıldığı namaz aynı mıdır, birinin kıldığı namazın diğerinin kıldığı namazdan üstün eden nedir? gibi sorulara cevaplar arayıp bu cevaplar için namazın niçin olmaz ise olmaz olduğuna dair biraz düşünmek.

namaz
Müslümanlar niçin namaz kılar?


İlk önce nereden başlayalım dersiniz? Öyle ise gelin ilk kaynak olan Kuran-i Kerim'den başlayalım bu konuya bakmaya, Kuran-i Kerimde bir çok kez geçen şu namaz nasıl bir ibadettir ki bu kadar çok ve ısrarla emredilmiştir?
Evet, Kuran-i Kerimde Müslümanların namaz kılması ısrarla emredilmiştir. Hatta öyle ki İslam'ın şartı olarak kabul edilmiştir. Namazı bu kadar önemli yapan nedir? Namaz hakkındaki ayetleri okuduğunuzda göreceksiniz ki neredeyse hepsinde namaz kılın değilde hakkı ile namaz kılın denmiştir.
Kuran-i Kerimde geçen salat yani namaz öncesinde abdest alınması gereken ve kendine has hareketleri bulunan bir ibadet şeklidir. Peki ne olsa gerek ki bu namaz, Allah bu kadar üzerine düşmüş ve ısrarla kullarına emretmiştir.

Ne demektir ki namazı hakkı ile kılmak?

Bu sorunun iki cevabı vardır. İki cevabı da yerine getirmeden namazın hakkı verilmiş olmaz.

İlk önce bilmemiz gereken namaz eğilip kalkılan bir ibadet değildir. Öncesinde abdest ismi verilen ruhu ve bedeni temizleyen bir hazırlık gerektirir. Hakkı ile namaz kılmak için öncelikle abdesti hakkıyla almak gerekir. Ardından namazın usulüne ve edebine uygun olmasına özen gösterilmelidir.

İkinci aşama ise namazın belki de kılınış amacıdır. Kesinlikle budur diyemiyorum, zira gerçek hikmetini ancak Allah bilir. Namaz hem bir dua hemde bir zikir yöntemidir, alemlerin yüce yaratıcısını hatırlama vesilesidir. Allah'ı hatırlayan kişi ise haramlardan ve kötü işlerden kendisini korur. Allah'ı unutup yaptığı kötü işlerin hatırına gelerek bunlardan dolayı da pişmanlık duymasıdır.

Kısacası söylemek istediğim şey şudur ki; bir Müslüman günde beş kez namaz kılmaktadır. Kıldığı her namazda Allah'ı hatırlar, bir önceki namazı ile o an kıldığı namaz arasında yaptığı kötü işlerden pişmanlık duyar ve bunlardan dolayı Allah'a karşı utanır. Allah'ta utanmasından ve pişman olmasından sebeple bu kötü işleri bağışlar.
Namazı hakkı ile kılan kişi namazdan kalktıktan sonrada kötü işler yapmaktan kendisini alı koyar.

Bir kimse namaz kılıp, ardından kötü işler ile meşgul olur ise o kişi namaz kılmamıştır diyerek son noktayı koyalım.

Allah'a emanet olun! Selamunaleyküm.

Türkiye'de İlahiyat ve Üniversitelere nasıl bakıyorum?

Selamun Aleyküm,

Türkiye'de ki eğitim ve eğitim kurumlarına da elbette bir takım eleştirilerim var. Ancak asıl eleştirim bu hususta bu kurumlardan çıkan öğrencilere olacak. Bu yazımda okulda ki okuma şeklinin İslami olup olmadığı ile ilgili bir şey yazmayacağım. Bunun yerine temelde eğitim sistemi ile ilgili bir kaç eleştirimi yöneltmek istiyorum.
Eleştiri yapar iken bu eleştirilerimi elimden geldiğince açıklamaya ve olması gerekenin ne olduğunu kısaca yazacağım.
eğitim kurumlarına eleştiri

Bilgi olan Yorum

İlk eleştirim öğretim görevlilerine olacak, bu husus her ne kadar kabul edilmese dahi ilkokul da dahil tüm eğitim ve öğretim kurumlarında var olan bir sorun bence. Ben her insanı bir birey olarak görür ve kendi fikirlerinin oluşmasını isterim. Öğretim görevlileri kendi dini ve siyasi görüşlerini öğrencisine ya zorla vermeye çalışması yada kendisi gibi düşünmesini sağlamak amacıyla bilgiyi yorumlayarak kendi yorumunu öğrenciye vermesi son 100 yıldır tamamen cahilleşmemizi sağlayan en büyük etkendir. Bunun yerine yapılması gereken saf bilginin öğrenciye verilerek doğruyu yanlışı öğrencinin bulmasını sağlamak olmalıdır. Zaten bir sonraki eleştirimin de bununla dolaylı olarak etkileşim içinde olduğunu düşünüyorum.

Mezun olan Asalak

Okulu bitiren öğrenciler daha doğrusu mezunlar kendilerini geliştirmeyi ve yeni şeyler öğrenmeyi tamamen bitiriyorlar. Örneğin fizik bölümünü bitirip mezun olmuş bir fizikçi, bu alandaki gelişmeleri takip etmiyor veya etmeye gerek görmüyor. Öğrencilere bilimin her dakika geliştiği, insan beyninin de yeni şeyler öğrenemeyen asalak bir beyin olmadığı öğretilmelidir.

Mankenlik Ajansı

Üniversite veya lise okul değil sanki mankenlik ajansı. Bu söylediğimi anlamanız için bir üniversitede okuyor olmanıza gerek yok. Bir üniversitenin veya lisenin önünden geçmeniz ne demek istediğimi anlamanıza yardımcı olacaktır. Öğrencilerden öğretmenlere hepsinin halinden öğretmeye ve öğrenmeye gelmedikleri belli zaten. Niyetlerini bilemem ama görünen köy uzakta değildir. :)

Her öğretim görevlisi ve her öğrenci böyle değildir elbette. Lakin bahsettiğim gibi olmayanların sayısı istisna dahi olamayacak kadar azdır. Olsa bile istisnalar kaideyi bozmuyor malesef.

Peki durum böyle iken ne yapmak gerekir onu ben bilemem. Zira yazdıklarımı okuyup hala bir şey anlamayana edecek bir kelam bulamam.

Allah'a emanet olun! Selamunaleyküm

Copyright © asakirullah.com - Hakkımızda - İletişim | Powered by Blogger

Tüm hakları saklıdır!