بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

kuran-i kerim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kuran-i kerim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kuran-i Kerim niçin Arapça'dır.

Bismillahirrahmanirrahim,
Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a olsun, salatü ve selam habibinin üzerine olsun,
Selâmün aleyküm,

Sevgili kardeşlerim bir çok arkadaşımın karşı çıktığı konu şu ki Kuran-i Kerim niye Arapça'dır ve Müslümanlar niçin Kuran'ı başka dillere çevrilmesine karşı çıkıyor? Bu gibi konular özellikle milliyetçi arkadaşlarımdan sıklıkla duyduğum şeyler arasında ve bugün bu konunun son derece basit olan açıklamasını elimden geldiğince size de açıklamaya çalışacağım.
kuran-i kerim
Kuran-i Kerim'in Arapça olarak korunmasındaki hikmet nedir?

İlk olarak Kuran-i Kerim'in Arapça olduğuna delillerimizi sunalım. Yani Kuran-i Kerim'in tercüme edilmesini yani çevrilmesini önleyen nedir? Arapça olmayan bir Kuran Meali niye Kuran olarak atfedilemiyor? Atfeden dinden neden çıkıyor? Çünkü yüce rabbimiz bu hususta hükmü bize bırakmadan kendisi veriyor.

"Biz onların, Peygamber hakkında: “Mutlaka ona öğreten bir insan vardır!” dediklerini pek iyi biliyoruz. Hakikatten uzaklaşarak tahminle kendisine yöneldikleri şahsın dili, yabancı bir dildir, halbuki bu Kur’ân, açık bir Arapça ifadedir." (Nahl Suresi 103)

Şüphesiz O, alemlerin Rabbı tarafından indirilmiştir. Onu Ruhu’l-emin (Cebrail), uyarıcılardan olasın diye, senin kalbine apaçık Arap diliyle indirdi.” (Şuara Suresi 192-195)

Böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.” (Ta-Ha Suresi 113)

Korunsunlar diye dosdoğru Arapça bir Kur’an indirdik.” (Zümer Suresi 28)

Bu bilen bir toplum için, ayetleri Arapça bir Kur’an olmak üzere ayrıntılı olarak açıklanmış bir kitaptır.” (Fussilet Suresi 3)

Şimdi gelelim Allah, Kuran-i Kerim'i niye Arapça olarak indirmiştir ve niye Arapça dışındaki dilleri yasaklamıştır?

Peygamber efendimiz (s.a.v) ırk olarak Araptır. Kuran-Kerim'de bu yüzden Arapça indirilmiştir. İstenilen peygamber ve çoğunlukla Arap olan sahabesinin Kuran-i Kerim'i anlamasıdır ki anlamış ve uygulamışlardır.

Tercüme (Çeviri) ve Meal arasındaki fark nedir?

Bu hususta öncelikle tercüme ile meal arasındaki ayrımı yapmak istiyorum. Meal, anlamı demektir. Tercüme ise çeviri demektir. Yani sadece meali elinize aldığınızda elinizdeki bir Kuran olmuyor. Meal değil tercüme derseniz, bu da Kuran demektir ki değildir. Çünkü Allah Kuran'ı Arapça olarak niteliyor. Buradan Kuran-i Kerim'in meallerine karşı olunduğu çıkarılamaz. Kuran-i Kerim'in her dilde meali olmalı ki her milletten insan mealini okuyarak Kuran'ın insanlardan ne istediğini anlasın.

Kuran-i Kerim niçin tercüme edilemez (çevrilemez) ?

Bunun hikmetini de Allah (c.c) zaten kitabında kendisi açıklamıştır. Kuran-i Kerim'in diğer kitaplar gibi değiştirilememiş olmasının sebebi aslının her zaman Arapça olarak kalmış olmasıdır.
Zaten bugün ki mevcut meallere baktığınız zaman birbirinden ne kadar farklı anlamlar çıkarıldığını açıkça görebiliyorsunuz. Eğer Kuran-i Kerim için tercüme izni verilmiş olsa idi, İncil'in ve Tevratın başına gelen onunda başına gelecekti. Değiştirilecek ve tahrif edilecekti.

Biliyorum ki değiştirilecekti diyerek büyük bir şey iddaa ediyorum. Kanıtım olmasaydı böyle bir şey söylemezdim. Kuran-i Kerim'in tercüme edilmesinin savunan kişilere iyi bakın. Yaptıkları şey Kuran-i Kerim'i Arapça okuyup kendilerinden anlamlar yükleyip size sunmaktır. Kuran-i Kerim'in farklı kişiler tarafından yazılan meallerine bakar ve karşılaştırırsanız ne demek istediğimi iyice anlayacaksınız. Türkiye'de en güvenilir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığının bile mealleri değişebilmektedir.

Bu yazımı burada sonlandırıyor, sizi Allah'a emanet ediyorum. Selâmün aleyküm.

Kuran'a göre Müslümanın tarifi!

Bismillahirrahmanirrahim,

Allah'a hamd olsun, Allah'ın selamı peygamberinin üzerine olsun,

Sevgili kardeşlerim, şahsen çok fazla insanların içine çıkmasam da ara sıra bir şekilde toplumun içine karışıp, insanlar ile sohbet etme ihtiyacı hissediyorum. Toplu taşımada olsun, arkadaş gurubu içerisinde olsun benimsediğim ve ilgi duyduğum dini konuları konuşmayı seviyorum. Bu şekilde insanların ne şekilde dinden uzaklaştırıldığını ve hangi sapık görüşlere nasıl tabi olduklarını tespit etmek daha kolay oluyor.



Müslüman'ım diye geçinen insanlara şöyle bir bakıyorum da hiç bir emri tutmuyor, hiç bir yasaktan geri durmuyorlar. Birde Müslümanlar ki hiç sormayın. Nasıl oluyorsa hiçbir dini görevi yerine getirmeyen, yaptıkları hakkında zandan başka bir bilgisi bulunmayan insanlar topluluğu haline gelip üstüne birde İslam'ı hissede hissede yaşamış ecdada dil uzatan Müslüman olabiliyor?

Madem ki, Müslüman olmak için dil ile kelime-i şahadet getirmek yetiyor, kelime-i şehadet getirip her şeye kaldığı yerden devam ederek oluyor da hakiki Müslümanlar niçin dünya da bu kadar sıkıntı çekiyor?

Sadece kelime-i şehadet getiren Müslüman'dır. Ancak dediğinin ne anlama geldiğini bilerek söylediği sürece Müslüman'dır. Kelime-i şehadet getirmek, Allah'ın emrettiğini yapacağına ve yasaklarından kaçacağına söz verdiği anlamına gelir ki emirler (İslam'ın Şartları) ve yasaklar Kuran-i Kerim'de açık bir şekilde belirtilmiştir.

Biz bir tek Allah'a iman ettik. Allah'a iman eden bir Müslüman, Allah'ın buyruğundan zerre kadar dışarı çıkmaması gerektiğini en iyi bilendir.

Allah'a İslam olmayan Müslüman sayılmıyor arkadaş! İslam'ın kelime anlamı koşulsuz şartsız teslim olmaktır. Allah bir şey buyurduğu vakit bu da olur mu dememektir? Bir şey emrettiği zaman o emri en iyi şekilde yerine getirmektir. İslam'ın şartı ise 5'tir. İnanın kendimi İlkokul seviyesinde ki çocuklara konuşuyor gibi hissediyorum ama ben bir kere daha sayacağım.

  1. Kelime-i Şehadet getirmek,
  2. Namaz kılmak,
  3. Oruç tutmak,
  4. Zekat vermek,
  5. Hacca gitmek
Bu şartların hepsine zaten ileride tek tek değineceğim. Sonda ki iki şart Allah'ın verdiği nimet ve rızık ile ilgili olduğu için zengin olmayan Müslümanın yapması gerekmez. Zaten Allah'da İslam şartlarının neye göre olduğunu kitabında belirtmiştir. Örneğin, sağlığı elverişli olmayandan oruç da düşer. Ancak Namaz ve kelime-i şehadet deli olmayan her Müslüman için şarttır. Ölüm haricinde bu şartlar Müslümandan düşmez. Şartları yerine getiren İslam (Müslüman) olmuş olur.

Bir insan İslam olduktan sonra İman sahibi olup olmadığını ancak Allah (c.c) bilir. İslam olmayan bir insanın İmamsız olduğunu hem kul bilir hem Allah (c.c) bilir.

Din oyuncak değildir, kafanıza ve anne, babanıza göre dini çeviremezsiniz! İnsanlara Müslüman olup olmamaları konusunda Allah bir özgürlük vermiş. Eğer her gün 5 defa namaz kılmayacak isen Müslümanım deme! Eğer hayır, ben Müslümanım diyorsan o zaman namazı kıl! Bu açıkça Allah ve Müslümanlar ile alay etmektir.

Müslüman hem inanmak zorundadır, hem İslam olmak zorundadır. İman sahibi olup olmadığı da demin de dediğim gibi ancak Allah tarafından bilinir. İslam oldu ise hem kullar hemde Allah tarafından bilinir.

Allah (c.c) Kuran'da Müslümanın tarifini şöyle yapıyor;

  1. İbadetlere titizlik gösterir, namaz, oruç ve benzeri ibadetleri dikkatle yerine getirirler. (Bakara, 2/238; Enfal, 8/3; Müminun, 23/1-2)
  2. Çoğunluğa değil, Allah'ın verdiği kıstaslara uyarlar. (Enam, 6/116)
  3. Kur'an'a kuvvetle bağlıdırlar. Tüm hareketlerini Kur'an'a göre düzenlerler. Kur'an'a göre yanlış olduğunu gördükleri bir tavırdan hemen vazgeçerler. (Araf, 7/170; Maide, 5/49; Bakara, 2/121)
  4. Sadece Allah'ı ve müminleri dost ve sırdaş edinirler. (Maide, 5/55-56; Mücadele, 58/22)
  5. Akıl sahibidirler. Her an ibadet bilincinde olduklarından sürekli dikkatli ve uyanıktırlar. Devamlı olarak müminlerin ve dinin lehine akılcı hizmetler yaparlar. (Mümin, 40/54; Zümer, 39/18)
  6. Tüm güçleriyle Allah adına inkarcılara, özellikle inkarcıların önde gelenlerine karşı büyük bir fikri mücadele verirler. Hiç yılmadan ve gevşemeden mücadelelerini sürdürürler. (Enfal, 8/39; Hac, 22/78; Hucurat, 49/15; Tevbe, 9/12)
  7. Sürekli Allah'ı anarlar. Allah'ın her şeyi gören ve işiten olduğunu bilir, sürekli Allah'ın sonsuz kudretini hatırda tutarlar. (Al-i İmran, 3/191; Rad, 13/28; Nur, 24/37; A'raf, 7/205; Ankebut, 29/45)
  8. Müminler ancak Allah'a kulluk ederler. O'ndan başka zihinlerinde ilahlaştırdıkları hiçbir varlık yoktur. (Fatiha, 1/1-7; Nisa, 4/36)
  9. Allah'tan korkup-sakınırlar. Allah'ın yasakladığı veya rızasına aykırı olan bir şeyi yapmaktan çok çekinirler. (Al-i İmran, 3/102; Yasin, 36/11; Tegabün, 64/15-16; Zümer, 39/23)
  10. Yalnızca Allah'a güvenirler. (Bakara, 2/249; Tevbe, 9/25-26)
  11. Allah'tan başka hiç kimseden korkmazlar. (Ahzab, 33/39)
  12. Allah'a şükrederler. Bu nedenle ekonomik yönden darlıkta ya da bollukta olmaları onlara herhangi bir üzüntü ya da böbürlenme vermez. (Bakara, 2/172; İsra, 17/3; İbrahim, 14/7)
  13. Kesin bilgiyle iman etmişlerdir. Allah'ın rızasını kazanmaktan dönmek gibi bir düşünceye asla kapılmazlar. Her gün daha şevkli ve heyecanlı biçimde hizmetlerini sürdürürler. (Hucurat, 49/15; Bakara, 2/4)
  14. Allah karşısında acizliklerini bilirler. Mütevazidirler. (Ancak bu, insanlara karşı aciz görünmek ve ezik tavırlar sergilemek demek değildir.) (Bakara, 2/286; A'raf, 7/188)
  15. Her şeyin Allah'tan olduğunu bilirler. Bu nedenle hiçbir olay karşısında telaşa kapılmaz, her zaman serinkanlı ve tevekküllü davranırlar. (Tevbe, 9/51; Teğabün, 64/11; Yunus, 10/49; Hadid, 57/22)
  16. Ahirete yönelmişler, asıl hedef olarak ahireti belirlemişlerdir. Ancak dünya nimetlerinden de faydalanır, dünyada da cennet ortamının bir benzerini oluşturmaya çalışırlar. (Nisa, 4/74; Sad, 38/46; A'raf, 7/31-32)
  17. Hakkı söylemekten çekinmezler. İnsanlardan çekindiklerinden dolayı gerçeği açıklamaktan geri kalmazlar. İnkar edenlerin haklarında söylediklerine, alay ve saldırılarına aldırmazlar, kınayıcıların kınamasından korkmazlar. (Maide, 5/54, 67; A'raf, 7/2)
  18. Allah'ın dinini tebliğ etmek. Çeşitli biçimlerde insanları Allah'ın dinine davet ederler. (Nuh, 71/5-9)
  19. Baskıcı değillerdir. Merhametli ve yumuşak huyludurlar. (Nahl, 16/125; Tevbe, 9/128; Hud, 11/75)
  20. Öfkelerine kapılmazlar, hoşgörülü ve bağışlayıcıdırlar. (Al-i İmran, 3/134; A'raf, 7/199; Şura, 42/40-43)
  21. Güvenilir insanlardır. Son derece güçlü bir kişilik sergiler, etraflarına da güven telkin ederler. (Duhan, 44/17-18; Tekvir, 81/19-21; Maide, 5/12; Nahl, 16/120)
  22. Baskı ve zulüm görürler. (Şuara, 26/49, 167; Ankebut, 29/24; Yasin, 36/18; İbrahim, 14/6; Neml, 27/49, 56; Hud, 11/91)
  23. Zorluklara katlanırlar. (Ankebut, 29/2-3; Bakara, 2/156, 214; Al-i İmran, 3/142, 146, 195; Ahzap, 33/48; Muhammed, 47/31; Enam, 6/34)
  24. Zulümden ve öldürülmekten korkmazlar. (Tevbe, 9/111; Al-i İmran, 3/156-158, 169-171, 173; Şuara, 26/49-50; Saffat, 37/97-99; Nisa, 4/74)
  25. İnkarcıların saldırı ve tuzaklarıyla karşılaşır, alaya alınırlar. (Bakara, 2/14, 212)
  26. Allah'ın koruması altındadırlar. Aleyhlerinde kurulan tüm tuzaklar boşa çıkar. Allah, onları tüm iftira ve tuzaklara karşı koruyarak, onları üstün kılar. (Al-i İmran, 3/110-111, 120; İbrahim, 14/46; Enfal, 8/30; Nahl, 16/26; Yusuf, 12/34; Hac, 22/38; Maide, 5/42, 105; Nisa, 4/141)
  27. İnkarcılara karşı tedbirlidirler. (Nisa, 4/71, 102; Yusuf, 12/67)
  28. Şeytanı ve yandaşlarını düşman edinmişlerdir. (Fatır, 35/6; Zuhruf, 43/62; Mümtehine, 60/1; Nisa, 4/101; Maide, 5/82)
  29. Münafıklara karşı mücadele eder, münafık karakterlilerle birlikte olmazlar. (Tevbe, 9/83, 95, 123)
  30. İnkarcıların zorbalıklarına engel olurlar. (Ahzab, 33/60-62; Haşr, 59/6; Tevbe, 9/14-15, 52)
  31. Birbirlerine danışarak (istişare ile) hareket ederler. (Şura, 42/38)
  32. İman etmeyenlerin gösterişli yaşantısına özenmezler. (Kehf, 18/28; Tevbe, 9/55; Taha, 20/131)
  33. Zenginlik ve mevkiden etkilenmezler. (Hac, 22/41; Kasas, 28/79-80; Nahl, 16/123)
  34. Allah'a yakınlaşmak, örnek bir mümin olmak için gayret sarfederler. (Maide, 5/35; Fatır, 35/32; Vakıa, 56/10-14; Furkan, 25/74)
  35. Şeytanın etkisine girmezler. (A'raf, 7/201; Hicr, 15/39-42; Nahl, 16/98-99)
  36. Atalarına körü körüne uymazlar. Kur'an'a göre hareket ederler. (İbrahim, 14/10; Hud, 11/62, 109)
  37. İsraftan kaçınırlar. (Enam, 6/141; Furkan, 25/67)
  38. İffetli davranırlar ve Allah'ın istediği şekilde evlenirler. (Müminun, 23/5-6; Nur, 24/3, 26, 30; Bakara, 2/221; Maide, 5/5; Mümtehine, 60/10)
  39. Dinde aşırılığa kaçmazlar. (Bakara, 2/143; Nisa, 4/171)
  40. Fedakardırlar. (İnsan, 76/8; Al-i İmran, 3/92, 134; Tevbe, 9/92)
  41. Temizliğe dikkat ederler. (Bakara, 2/125, 168; Müddessir, 74/1-5)
  42. Müminlerin arkasından konuşmaz, kusurlarını araştırmazlar. (Hucurat, 49/12)
  43. Haset etmekten kaçınırlar. (Nisa, 4/128)
  44. Allah'tan bağışlanma dileyenlerdir. (Bakara, 2/286; Al-i İmran, 3/16-17, 147, 193; Haşr, 59/10; Nuh, 71/28)
Kuran-i Kerim'den bu ayetleri görünce de durmayıp, "Kuran'ı böyle yorumlamamak lazım" diyenlerinizi duyuyor gibiyim. Evet, ben sizin aksine Kuran'ı nefsim ile yorumlamaktan Allah'a sığınırım.
Bu makaleyi daha fazla uzatmamak adına ibadet özellikle de namaz hakkında ki ayetleri yazmadım. Namaz ve benzeri ibadetler konusunda farklı makaleler yazacağım. Göreceksiniz ki Allah namaz ve oruç gibi ibadetlere oldukça önem veriyor ve hatta şart koşuyor.
Şimdilik yazımı burada sonlandırıyorum. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, Allah'a emanet olun.

Kuran-i Kerim İslam'ı anlamak için yeterli midir?

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla,

Kuran-i Kerim İslam'ı anlamak için tabi ki yeterlidir. Tek koşul akıl sahibi olmaktır. Akıldan kastımız tahminimiz gibi zeka ile ilgili bir şey değildir. Nice zeki insanlar Kuranı ve hatta Allah'ı inkar ederek ne kadar ahmak olduğunu kanıtlamaktadır. Burada ki akıl, koşulsuz şartsız Allah'a inanmaktır.

kuran yeter
Kuran-i Kerim


Asıl konumuza gelecek olursak, hadisler olmadan din olur mu? Olur ama akıl lazım, iman lazım. Bu ikisinin olduğu insanda zaten bu konuyu tartışmaz.

Hadis-i Şerifler niçin inkar edilir?

Hadisleri inkar edenlerin aslında tek bir amaçları var. Kuran ile nefisleri arasına giren hadisleri aradan çıkartıp Kuran-i Kerim'i diledikleri gibi yorumlamaktır. Böylece kendilerine göre bir din ortaya çıkarıp, uydurdukları dini Allah'a atfedeceklerdir. Tıpkı yahudi ve hristiyanların yaptıkları gibi.

Hadis-i Şerifleri inkar edenler hangi sebebi öne sürerler?

Hadis inkarcılarının özellikle öne sürdükleri iki gerekçe vardır. İlki Kuran-i Kerim ile çelişir gibi gördükleri hadisleri öne sürüp bak bu hadis Kuran'daki şu ayete aykırı demektir. İkincisi ise sahih olarak kabul edilen Buhari ve Müslim kitaplarında yer alan bir olayı naklederek Hz. Ömer'e iftira etmektir.

1. Hadis-i Şerifler Kuran-i Kerimle çelişir mi?
Çelişmez. Yazıya başlarken söylediğim gibi Kuran-i Kerimi anlamak için önce akıl ve iman sahibi olmak lazımdır. Hadisleri anlamak için de furkan sahibi olmak şarttır.

Hadis inkarcılarının Kuran ile çelişiyor diyerek öne sürdükleri Hadis-i Şerifleri ileri ki zamanlarda tek tek ele alarak Kuran ile uyumsuz olmadığını bir bir kanıtlayacağız.

2. Hz. Ömer'e atfedilen "Kuran bize yeter!"
Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ölüm döşeğinde iken Müslümanların yanlış inanç ve yollara sapmasını önlemek için kağıt ve kalem getirilmesini istemiş. Sahabe kağıt, kalem getirmek için ayaklandığı zaman Hz. Ömer (radıyallahu anh) sahabeye engel olarak, peygamberin sonuçta bir insan olduğu ve ateşinin yüksek olduğundan dolayı yanlış şeyler yazdırma ihtimali olduğu konusunda sahabeyi ikna etmiş ve "Kuran bize yeter!" diyerek engel olmuştur.
Bu hadis inkarcılarının saptırdığı bir olaydır. Hz. Ömer (radıyallahu anh), burada hadisleri değil o an peygamberin yüksek ateşinden dolayı yazdıracağı şeylerden tedirgin olmuştur. Zaten peygamberin eğitiminden geçen sahabe Kuran'ı peygamberden sonra en iyi anlayan ve uygulayan kişilerdi. Tüm ayetler hususunda peygamberi de dinlemişlerdi.

Kuran-i Kerim'in İslam'daki yeri nedir?

Kuran-i Kerim, Allah'tan gelen en büyük kaynaktır. Allah'ın emir ve yasaklarını belirttiği ana değil baba yasa niteliğindeki kitaptır. Dinin özünü oluşturur, çekirdeğini, tohumunu, kaynağını oluşturur.

Hadis-i Şerifler'in İslam'daki yeri nedir?

Allah'ın alemlere rahmet olarak gönderdiği tek peygamber olan Hz. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) sözleri, Kuran-i Kerim'i insanlara açıklamak ve Müslümanlara örnek olmaktır.

Bu sözün ardından mutlaka şu sözü duyar gibiyim. "Allah-u Teala kitabını açıklamaya aciz miydi?" elbette değil ki zaten kitabını "akıl sahipleri" için apaçık bir kitap olduğu belirtilmiş. Ayrıca hin zeka ile sorulan bu soruya karşı sorulacak soru şudur;

Kuran'da zaten apaçık bir kitaptı. Öyleyse Allah niye bir peygambere ihtiyaç duydu. Kabe'nin üstüne kitabı indirir ve alın okuyun diye bilirdi.

Copyright © asakirullah.com - Hakkımızda - İletişim | Powered by Blogger

Tüm hakları saklıdır!